HAKARET SUÇU

Hakaret suçu kanunun 125. ile 131. maddelerinde düzenlenmiştir. Türk Ceza Kanunu’nun Hakaret başlıklı 125. Maddesinde; “(1) Bir kimseye…

Hakaret suçu kanunun 125. ile 131. maddelerinde düzenlenmiştir. Türk Ceza Kanunu’nun Hakaret başlıklı 125. Maddesinde;

“(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden (…)45 veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.
(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.
(3) Hakaret suçunun;
a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle, İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.
(4) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
(5) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır.”
şeklinde hüküm altına alınmıştır.

Hakaret suçu şikayete ve uzlaştırmaya tabi suçlardandır. Ancak suçun, kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenmesi halinde şikayet şartı aranmamakta ve uzlaştırmaya tabi olmamaktadır. Kanun metninden açıkça anlaşıldığı üzere hakaret suçunun oluşabilmesi için bir kimsenin onur şeref ve saygınlığını rencide etme amacıyla hareket edilmelidir. Bu durum sövmek suretiyle yapılabileceği gibi somut bir fiil ya da olgu isnat etmek suretiyle de gerçekleştirilebilmektedir. Hakaret edilen kişinin hakarete bizzat maruzkalması zorunlu olmamakla birlikte gıyabında hakaret edilmesi halinde bu durumun en az üç kişiyle ispatı gerekmektedir. Hakaret suçunun cezası üç aydan iki yıla kadar hapis cezası veya adli para cezasıdır. Adli para cezası yerine hapis cezasının verildiği hallerde hapis cezası tercih edilme gerekçesi karar verici merci tarafından belirtilmelidir. Hakaret suçuna ilişkin yapılacak yargılamada görevli mahkeme asliye ceza mahkemeleridir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 14.10.2008 Tarihli, 2008/170 Esas ve 2008/220 Karar sayılı kararı; “Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığıdır… bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekir.”

Günümüz dünyasında teknolojinin de gelişmesiyle birlikte hakaret suçunun sosyal medya kanalları üzerinden veya mesaj yoluyla işlenmesi de yaygınlaşmıştır. Bu durumda da kanunun ilk fıkrasında belirtilen cezaya hükmolunur. Sosyal medya üzerinden bir kimsenin bir kimseye hakaret etmesi halinde hakaret suçunu işleyen hakkında suç duyurusunda bulunulabilir ancak hakaret suçunu işleyen kişinin kimliğinin tespiti hususu çok önemlidir. Sosyal medya hesabında takma ad, kendine ait olmayan görsel kullanan kişilerin sayısı oldukça fazladır.
Bu durumda bu kişilerin tespiti için iddia makamı soruşturma aşamasında gerekli araştırmaları yapmalıdır. Bazı sosyal medya platformları ise belli suçlar haricinde, sosyal medya hesabı kullanıcısının IP bilgilerini vermemektedir. Başka ülke merkezli bu sosyal medya platformları hakaret suçu iddiası nedeniyle faillerin kim olduğunun tespitine ilişkin IP bilgilerini soruşturmayı yürüten makamlara vermemektedir. Bu durumda hakaret eden kişinin kimliğinin tespitine yardımcı olacak gerekli bilgilerin yine o kişiye ait sosyal medya hesabı üzerinden mümkündür. Ayrıca sosyal medya üzerinden hakaret halinde delillendirme çok önem taşımaktadır. Çünkü kişinin ettiği hakareti silerek kaldırma ihtimali bulunmaktadır. Çeşitli yöntemlerle, hakaret içerikli mesaj veya yorum silinse dahi bu hakaretin edildiğine ilişkin deliller elde edilebilmektedir.

Yargıtay 18. Ceza Dairesi’nin 18.04.2018 Tarihli, 2016/12944 Esas ve 2018/5756 Karar sayılı kararı; “Sanığın twitter isimli sosyal paylaşım sitesinden paylaştığı tweet ve retweetlerdeki ifadelerle, suçun işlendiği tarihler, paylaşımlarda kullanılan ifade ve resimlerden yola çıkılarak açıkça katılanı kastettiğinin anlaşılması ve bu paylaşımların küçük düşürücü, onur, şeref ve saygınlığ rencide edici boyutta olması nedeniyle hakaret suçunun unsurlarının oluştuğu gözetilmeden beraat kararı verilmesi, Kanuna aykırıdır.”

Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesinin 3. fıkrasında hakaret suçunun nitelikli halleri hüküm altına alınmıştır. Bu durumda cezanın alt sınırı 1 yıldan az olamaz. Hakaret suçunun; kamu görevlisine karşı görevinden dolayı; dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı ve kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle işlenmesi halinde verilecek olan cezanın alt sınırı 1 yıldan az olamaz. Kamu görevlisine hakaret suçunun, kamu görevlisinin yerine getirdiği görevinden ötürü işlendiği takdirde ceza artırılacaktır. Mağdurun yalnızca kamu görevlisi olması ona yapılan hakaret nedeniyle failin cezasında artırım yapılacağı anlamını taşımamaktadır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 28.02.2017 Tarihli, 2014/757 Esas ve 2017/113 Karar sayılı kararı; “Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hakaret suçuna ilişkin; 5237 sayılı TCK’ndaki düzenleme, 765 sayılı TCK’ndan farklı olup, 765 sayılı Kanun uygulamasında “memur” kavramına yer verilerek, memura görev sırasında herhangi bir nedenle hakaret edilmesi hali dahi nitelikli hal olarak düzenlenmiş iken, 5237 sayılı Kanunda memur kavramını da içerecek şekilde “kamu görevlisi” kavramına yer verilerek, yalnızca kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret edilmesi nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. “Kamu görevlisi” kavramı 5237 sayılı TCK’nun 6/1-c maddesinde “Kamu görevlisi deyiminden; kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi… anlaşılır” şeklinde tanımlanmıştır.”

Hakaret suçunun alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılmaktadır. Hakaret suçu işlenirken o sırada başka kişilerinde olması suçun alenen işlendiği anlamına gelmemektedir. Burada, hakaretin alenen işlenmesinden kastı belirlenemeyen sayıda kişinin bu hakarete şahit olması anlamındadır. Yani hakaret suçunun işlendiği sırada başka kişilerin de bulunması bu suçun alenen işlendiği anlamına gelmemektedir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 28.02.2017 Tarihli, 2014/757 Esas ve 2017/113 Karar sayılı kararı; “Hakaret suçunun, belirsiz sayıdaki kişiler tarafından işitilebilecek, görülebilecek ve algılanabilecek bir ortamda veya çok sayıda kişinin öğrenmesini sağlayacak herhangi bir araçla işlenmesi halinde, aleniyet vardır. Aleniyetin varlığı için, çok sayıda insanın hakareti öğrenmesinin olanaklı olması yeterlidir; söylenenlerin fiilen duyulması şart değildir. Aleniyet halinde, mağdur, hakaretin az sayıda kişi önünde gerçekleşmesine oranla, daha fazla rencide olacağı için, bu nitelikli hâl kabul edilmiştir. (Nur Centel, Hamide Zafer, Özlem Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Beta Yayınevi, 3. Baskı, 2016, s. 235). Suçun basın ve yayın yoluyla işlenmesi halinde de alenen işlendiği kabul edilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde; Sanığın hakaret fiilini apartman boşluğunda gerçekleştirdiği olayda; apartman boşluğunun herkese açık bir yer olmayıp, apartman sakinlerinin kullanımına mahsus olması ve apartman boşluğunda söylenen sözlerin herkes tarafından duyulma imkânının bulunmaması karşısında, aleniyet unsuru oluşmadığı halde hakaret suçunun alenen işlendiği kabul edilerek sanığın cezasında artırım yapılması yasaya aykırıdır.”

Türk Ceza Kanunu’nun Mağdurun Belirlenmesi başlıklı 126. maddesinde; “Hakaret suçunun işlenmesinde mağdurun ismi açıkça belirtilmemiş veya isnat üstü kapalı geçiştirilmiş olsa bile, eğer niteliğinde ve mağdurun şahsına yönelik bulunduğunda duraksanmayacak bir durum varsa, hem ismi belirtilmiş ve hem de hakaret açıklanmış sayılır.” şeklinde hüküm altına alınmıştır. Hakaret suçunun oluşabilmesi için hakaret edilen kişinin doğrudan isminin geçmesi bir şart olarak aranmamaktadır. Hakaretin, mağdurun şahsına yönelik olduğu duraksanamayacak şekilde anlaşılıyorsa hakaret suçu gerçekleşmiş sayılacaktır. Nitekim

Yargıtay 18. Ceza Dairesi’nin 01.07.2015 Tarihli, 2015/4274 Esas ve 2015/3760 Karar sayılı kararında; ”Katılanın müdür olarak görev yaptığı okulun kantin görevlisi olan sanığın, aynı okulun öğrencisi olan tanık …’in facebook hesabında paylaştığı “sizin okul müdürüde gözlüklü veya kel mi” şeklindeki gönderinin altına “bizim müdür……..” şeklinde hakaret içerikli sözler yazması biçimindeki eyleminde, sanığın bu sözleri kime hitaben yazdığı hususundaki çelişkili beyanları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, bu sözlerin katılanın şahsına yönelik bulunduğunun anlaşılması karşısında, sanığın atılı suçtan mahkumiyeti yerine “TCK’nın 126. maddesinde belirtildiği şekilde mağdurun isminin açıkça belirtilmemiş olması ve söylenen sözün mağdurun şahsına yönelik bulunduğuna dair duraksanmayacak bir açıklık bulunmadığı” şeklindeki yerinde olmayan gerekçeyle beraat kararı verilmesi” şeklinde karar kurmuştur.

Türk Ceza Kanunu’nun İsnadın ispatı başlıklı 127. Maddesinde; “(1)  İsnat edilen ve suç oluşturan fiilin ispat edilmiş olması halinde kişiye ceza verilmez. Bu suç nedeniyle hakaret edilen hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı verilmesi halinde, isnat ispatlanmış sayılır. Bunun dışındaki hallerde isnadın ispat isteminin kabulü, ancak isnat olunan fiilin doğru olup olmadığının anlaşılmasında kamu yararı bulunmasına veya şikayetçinin ispata razı olmasına bağlıdır.
(2) İspat edilmiş fiilinden söz edilerek kişiye hakaret edilmesi halinde, cezaya hükmedilir.”
şeklinde yer alan düzenleme ile hakaret suçundan ötürü yapılan yargılamada faile isnat ettiği fiili ispat hakkı tanınmıştr.

Türk Ceza Kanunu’nun İddia ve savunma dokunulmazlığı başlıklı 128. Maddesinde; “(1) Yargı mercileri veya idari makamlar nezdinde yapılan yazılı veya sözlü başvuru, iddia ve savunmalar kapsamında, kişilerle ilgili olarak somut isnadlarda ya da olumsuz değerlendirmelerde bulunulması halinde, ceza verilmez. Ancak, bunun için isnat ve değerlendirmelerin, gerçek ve somut vakıalara dayanması ve uyuşmazlıkla bağlantılı olması gerekir.” şeklinde yer alan kanun metninde iddia ve savunma hakkının kullanımında karşı taraflara yapılan olumsuz isnatlara ilişkin ceza verilmeyeceği hükmü ile iddia ve savunma dokunulmazlığı garanti altına alınmıştır. Tabi ki bu durumda isnatların gerçek ve taraflar arasındaki uyuşmazlıkla bağlantılı olması şarttır.

Türk Ceza Kanunu’nun Haksız fiil nedeniyle veya karşılıklı hakaret başlıklı 129. Maddesinde; “(1) Hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.
(2) Bu suçun, kasten yaralama suçuna tepki olarak işlenmesi halinde, kişiye ceza verilmez.
(3) Hakaret suçunun karşılıklı olarak işlenmesi halinde, olayın mahiyetine göre, taraflardan her ikisi veya biri hakkında verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.”
şeklinde hüküm altına alınmıştır. Hakaret eden kişinin bu eylemi haksız bir fiile karşılık gerçekleştirmesi halinde verilen cezada indirim yapılabileceği gibi ceza verilmemesi de mümkündür. Ancak burada önemli olan hakaret eyleminin doğrudan haksız fiile tepki olarak gerçekleşmesidir. Yine bu suçun kasten yaralama suçuna tepki olarak işlenmesi halinde hakaret eden kişi cezalandırılmayacaktır. Ayrıca karşılıklı hakaretleşme halinde de somut olay değerlendirilecek ve cezada indirim yapılabileceği gibi ceza verilmeme hali de mümkündür.

Türk Ceza Kanunu’nun Kişinin hatırasına hakaretbaşlıklı 130. Maddesinde; “(1) Bir kimsenin öldükten sonra hatırasına en az üç kişiyle ihtilat ederek hakaret eden kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Ceza, hakaretin alenen işlenmesi halinde, altıda biri oranında artırılır.
(2) Bir ölünün kısmen veya tamamen ceset veya kemiklerini alan veya ceset veya kemikler hakkında tahkir edici fiillerde bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
şeklinde yer alan düzenlemeyle hakaret suçunun ölen bir kişinin hatırasına karşı işlenmesi halinde verilecek ceza hüküm altına alınmıştır. Yine bu maddenin ikinci fıkrasında bir ölünün kısmen veya tamamen ceset veya kemiklerini alan veya ceset ile kemikler hakkında tahkir edici fiillerde bulunan kişinin cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır.

Türk Ceza Kanunu’nun Soruşturma ve kovuşturma koşulu başlıklı 131. Maddesinde; “(1) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hariç; hakaret suçunun soruşturulması ve kovuşturulması, mağdurun şikayetine bağlıdır.
(2) Mağdur, şikayet etmeden önce ölürse, veya suç ölmüş olan kişinin hatırasına karşı işlenmiş ise; ölenin ikinci dereceye kadar üstsoy ve altsoyu, eş veya kardeşleri tarafından şikayette bulunulabilir.”
şeklinde hüküm altına alınmıştır. Hakaret suçu şikayete tabi bir suçtur. Ancak kamu görevlisine karşı işlenmesi halinde şikayet şartı aranmamaktadır. Maddenin 2. fıkrasında ise mağdurun şikayette bulunmadan önce ölmesi halinde veya ölenin hatırasına karşı işlenmesi halinde ölenin ikinci dereceye kadar üstsoy ve altsoyu, eş veya kardeşleri şikayette bulunma hakkına sahip olduğu düzenlenmiştir.

Hakaret suçu, kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenmesi hali hariç, şikayete ve uzalaştırmaya tabi suçlardan olup şikayet süresi dava zamanaşımı süresi geçilmemek koşuluyla 6 aydır. Bu süre mağdurun faili ve fiili öğrendiği tarihten itibaren başlar. Özetle, hakaret suçunun işlenmesi halinde somut olay incelenmeli ve suçun unsurlarının oluşup oluşmadığı tespit edilmelidir. Kanunda yer alan unsurların oluşması ve sürelere uyulması haline savcılığı suç duyurusunda bulunularak hakaret eden kişi hakkında soruşturma yürütülecektir. Yine hakkında hakaret suçunu işlediği gerekçesiyle soruşturma yürütülen kişinin isnat edilen suça ilişkin yapacağı savunmada suçun unsurlarının oluşup oluşmadığı somut olayın özelliklerine göre belirlenecektir. Şüphelinin gerçekleştirdiği eylemin hakaret kapsamında mı yoksa eleştiri mahiyetinde mi olduğu isnat edilen suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak kesin bir delil bulunup bulunmadığı çok önemli olup ceza verilip verilmeyeceğine ilişkin önem arz etmektedir.

AV. BUĞRA ANIL AKSU

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir